Girişimci Kimdir ve Girişimci Hakkında Bilgi

Girişimci kimdir diye sorduğunuzda en basit haliyle kar elde etmek amacıyla organizasyon kurup harekete geçen kişidir diyebiliriz. Girişimci hakkında bilgi vermeyi amaçladığım yazımda, girişimcide olması gereken özellikleri yazacağım.

Bir söz vardır;“ne anladığını söyle ki ne söylediğimi bileyim”.

Özellikle son altı aydır tüm yayın organlarında girişimcilikile ilgili konular işleniyor, paneller düzenleniyor, raporlar yayımlanıyor. Girişimciliğin, “demokrasinin kilit taşı” olduğunu bilenler açısından bu çok önemli bir gelişmedir.

Ancak bu arada dikkatten kaçan ve şimdiden düzeltilmesi gereken bir yanlış var. O da, girişimcinin kim olduğu ve girişimciliğin ne olduğu noktasıdır. Söylenip yazılanlara dikkat edilirse, girişimciye“iş adamı”, “yönetici”, “patron”, “kendi işini kurmaya çalışan kişi” ya da “daima yeni ve riskli fikirleri gerçekleştirmeye çalışan öncü” gibi kişiliklerin elbiseleri giydiriliyor. Girişimci bunlardan hangisidir?

Çeşitli yazarlar girişimciyi kendi anlayışlarınca tanımlamışlarsa da bunların hemen hepsinde ortak olan noktalar vardır. O da, girişimcinin daima “başkalarının baktığı ama göremediği fırsatları görüp, bunları birer iş fikrine dönüştürebilmesi” ve bir de “risk almaya yatkınlığı” dır. Bu iki özellik Dünya girişimcilerinin hiç değişmeyen özellikleridir.

Bir girişimci aynı zamanda bir iş adamı, bir patron, bir yönetici ya da bunların bir karışımı olamaz mı? Olmaması için hiç bir ülkede bir yasa yoktur, dolayısıyla tabii ki olabilir. Ama bunlardan bazıları, girişimciliğin o iki değişmez niteliğiyle kolay bağdaşmaz.

Bir girişimcinin bitip tükenmek bilmeyen tutkusu,“daima başkalarının göremediği fırsatları görmek” iken, bir yöneticinin amacı “yöneteceği işin gereklerini -ne kadar sevmezse sevmesin- yerine getirmek” tir.

Bir yönetici, riskleri en aza indirmeye çalışırken, girişimci bu konuda çok daha gözü karadır. Bir ‘patron’un ana işi, sahip olduğu varlığı idame ve geliştirmek iken bir girişimci, varlığını pekala riske edebilir. Ancak bu çelişkili niteliklere rağmen girişimcilik, iş adamlığı, patronluk ya da yöneticilikle bazen birleşebilir. Ama birleşme, her iki grup nitelikten de bir şeyler kaybetmek pahasına olur.

Ancak çok nadir kişilikler, girişimcilikle diğer meslekleri, onların özelliklerini bozmadan birleştirebilirler. Bir boksörün aynı zamanda piyanist ve iyi bir mühendis olması imkansız değildir ama çok da nadirdir.

Girişimcilik kavramının doğru yerine oturtulmasının pratik açıdan önemi vardır. Örneğin, girişimcinin ve iş adamının sorunlarının azaltılması, ayrı ayrı doğru hedeflerdir. Çünkü ekonomi içinde her iki grubun da yaşamsal katkıları vardır. İki grubun ortak sorunları çoktur. Mesela, yüksek enflasyon her iki grubu da rahatsız eder. Ağır bürokratik yük de böyledir. Her iki grup da karmaşık ve ağır işleyen bürokrasiden zarar görürler.

Ama diğer yandan girişimci ile iş adamının ayrı, hatta çelişik sorunları da vardır. Yani birinin çözümü, diğeri için yarar değil zarar getirebilir. Örneğin, iş adamı için “istikrar”(stabilite) çok önemlidir. İstikrarsız bir ortam iş hayatı için felakettir denilebilir. Girişimci için ise istikrar,“yeni fırsatlar” anlamına da gelebilir.

Korumacılığın azaltılması, iş adamı için bir tehdit iken (yani kısa vadede), yeni mal ve hizmetlerin pazara girmesiyle girişimci yeni iş fikirleri üretmek imkanı bulacaktır.

Ücretlerin artması, iş adamı için maliyet artması, girişimci içinse sanayinin bazı işleri kendi içinde yapmama kararı nedeniyle yeni iş imkanları demektir.

İşte bu nedenlerle kavramları doğru yerine oturtmak zorundayız. Ancak o takdirde onları bilinçle kullanmak, her birini doğru yönlendirmek, bunların kombinezonlarını yapmak ve sonunda da başarılı girişimci hikayeleri oluşturmak mümkün olabilir.

 

Girişimci Nedir – Kimdir? Girişimci Ne işe Yarar?

Toplum içinde girişimci sözcüğüne yüklenen anlam çok belirli değildir. Girişimci kimisinin gözünde ekmeğini taştan çıkarma becerisine sahip bir kişi, kimine göre bir şey yapmadan para kazanmanın yolunu bulmuş bir “iş bitirici”, kimilerine göre de bunlardan daha farklı niteliklere sahip kişilerin ortak adıdır. Malta’lı düşünür De Bono’ya göre:

“Girişimciyi tanımlayan, bir şeyi gerçekleştirmek tutkusudur. Bir yazar veya ressamın tutkusundan farklı değildir. Daha önce bulunmayan bir şeyi yaratmak onun en büyük amacıdır. Girişimcinin seçtiği ortam “eylem” dir.

Test çok kolaydır: Bir anda istediği kadar paraya kavuşan girişimci, acaba faaliyetlerini durdurup yeni işler peşinde mi koşardı yoksa işine devam mı ederdi? Tarih, hep yeni faaliyetlerin seçildiğini göstermiştir.

Girişimciler toplumda işlerin saat gibi yürümesini sağlayan işletici gruplara karşın, evrimle değişimi getiren risk grubunu oluştururlar. Birçok ülkede, bencil ve aşırı hırslı olarak bilinir ve teşvik edilmezler.”

Her düzenin vazgeçilmez ögeleri, “olmazsa olmaz”ları mutlaka vardır. Serbest Rekabet Sistemi ya da kısa adıyla Pazar Ekonomisi düzeninin de böyle vazgeçilmezleri vardır. Girişimci, bunların başlıcası hatta en önemlisidir. Serbest Rekabet Sisteminin girişimci dışındaki unsurları eksik olduğu takdirde, oluşan sistem yine bir ölçüde işleyebilir. Aksak işler ama işler. Ama girişimci olmaksızın Serbest Rekabet Sistemi işleyemez.

Bu genel tanımlamanın dışında girişimci kesimi acaba Türkiye’de niçin önemlidir? Bakınız şu sebeplerden:

  1. Özelleştirme, girişimcilerin etkinliği ölçüsünde gerçekleşebilir.

Özelleştirmenin ana fikri, devletin, mal ve hizmetleri pahalı ve/ya kalitesiz üretiyor olması değildir. Gerekli önlemler alınırsa bunlar düzeltilebilir.

Devlet, “kuralları koyan” olduğu için kendisiyle rekabet edilemez bir güçtür. Dolayısıyla, bir sektörde devlet varsa tanım olarak orada rekabet mevcut olamaz. Ya yalnız devlet tekeli olur (Türkiye de büyük oranda böyledir) ya da haksız rekabet olur.

Devlet, yalnızca rekabetçi sistemin gerektirdiği ortamı kurup onu korumakla yükümlüdür. Bu, basit görünmesine rağmen işin en güç yanıdır.

Devletin böyle bir role çekilebilmesi, halen üretmekte olduğu mal ve hizmetleri başkalarının üretmesi demektir. İşte bu “başkaları”, girişimcilerden başkası değildir. Ama diğer tarafta, devlette bu üretimleri yapmakta olanlar vardır. Yani, hem o insanlar bu üretimleri yapmayacak, hem de girişimciler bunları yapacaktır. Bu denklemden çıkan sonuç şudur: Halen devlette bu işleri yapanlar girişimci haline getirilmelidir! Bir başka deyimle devlet, “Girişim İklimi” ni yaratamazsa bu üretim alanlarını terkedemeyecek demektir.

Başka, yetenekli girişimciler, halen devletin üretmekte olduğu mal ve hizmetleri üretmeye hazır olsalar dahi, devlet, istihdam ettiği personeli kendi kuracakları işlere kaydıramadığı sürece, girişimci kimdir diyip tanımlamadığı ve teşvik etmediği sürece ancak sosyal sorunlara (işten çıkarma) veya ekonomik sorunlara (toplu emeklilik) yol açmış olacaktır. Bu nedenle, halen girişimcilik alanına girmemiş kişiler için “davetkar bir girişimcilik iklimi yaratılması”, özelleştirmenin ön şartıdır.

  1. Kamu personeli ücretlerinin artması, kalabalık kamu kadrolarının seyreltilmesine, o ise girişimcilik iklimine bağlıdır.

Mevcut kamu personeli sayısı azaltılmaksızın ücretlerinin artması imkansızdır. Bu seyreltme ise fazla personeli işten atarak değil, onların kendi işlerini kurmaları için uygun koşulları yaratmakla mümkündür. Yani işin anahtarı yine girişimcilerdir.

  1. Kamu hizmetlerinin kalitesinin artırılması, girişimcilik iklimine bağlıdır.

Kamu hizmetlerinin kalitesi büyük ölçüde kamu personelinin nitelik dokusuna, o ise büyük ölçüde bu personele verilebilecek ücretlere bağlıdır. Ücretlerin artırılması ise ancak sayının azaltılmasıyla mümkün olabilir. Azaltmanın, ancak özendirici bir girişimcilik iklimiyle gerçekleşebileceğine işaret edilmişti.

  1. Teknolojik gelişme ancak girişimciler eliyle gerçekleşebilir.

Araştırma kurumları, üniversiteler ve diğer AR-GE odakları ne kadar üretken olurlarsa olsunlar sonuçta, geliştirilen yeni teknolojilerin hayata geçirilmesi girişimcilere bağlıdır.

Girişimciler tarafından hayata sokulmayan teknolojiler -bazı ülkelerde olduğu gibi- o ülkenin bilimsel yayınlarının miktarını artırmaktan öteye gidememektedir.

Öte yandan, girişimciye önem verilen ülkelerde başarılı girişimcilerin ihracat dahil tüm enstrümanlarla nasıl katkı sağladığını açıkça görebiliriz.

  1. Bilim-Teknolojinin gelişmesi girişimcilerin başarısına bağlıdır.

Bilim ve Teknoloji çalışmaları bir boru içinden akan suya, bunların hayata geçirilmesi ise borunun ucundaki bir musluğa benzetilebilir. Eğer musluk kapalı ise yani girişimciler bilim ve teknolojik bulguları hayata geçiremiyorlarsa, boru içindeki su akamayacak yani bilim ve teknolojideki gelişme duracaktır.

  1. İşsizlikle mücadelenin en etkin yolu, kişilerin kendi işlerini kurmaları yani girişimciliktir.

Bu konuda en başarılı ülke olan ve“istihdam makinesi” olarak adlandırılan A.B.D.’deki girişim ekosistemi, girişimci kimdir sorusuna en çarpıcı cevabı verir. 1970-86 arasındaki 17 yıl boyunca Avrupa ülkelerinin tamamında yaratılan iş sayısı yaklaşık sıfır (hatta negatif) iken, aynı dönem içinde A.B.D.’de net yaratılan yeni iş sayısı 11 milyon’dur. Bu yeni işler, kendi işini kuran girişimciler tarafından yaratılmıştır. Bu durumda girişimci istihdam oluşturandır. Ülkemizde de girişimci tanımlanmış ve bu istihdam olanağı sebebiyle başarılı girişimcileri teşvik eden girişimcilik ödülleri verilmektedir.

Artık işsizlikle mücadelenin, klasik anlayıştaki “yeni yatırımlar yoluyla” olamayacağı bilinmektedir. Emek yoğun endüstrilerin giderek üçüncü dünya ülkelerine kaymakta oluşu, eski anlayıştaki “yeni yatırımlar yoluyla istihdam yaratma” yönteminin, geri kalmışlığa davetiye ya da ona boyun eğme olduğunu göstermektedir.

Çağdaş işsizlikle mücadele yöntemi, insanların kendi işlerini kurmalarının desteklenmesinden geçmektedir. Girişim Destekleme Şirketleri, bu amaçla kurulmaktadır.

  1. Gelir yetmezliğinin çaresi yine girişimciliktedir.

İşsizliğin ikiz kardeşi gelir yetmezliğidir. Çünkü gerçek sorun işsizlik değil, onun sonucunda doğan gelir yetmezliğidir. Böylece her ikisi de aynı etkiye sahiptirler. O halde bu sorun da girişimcilikle ilgilidir.

  1. Ülke kalkınmasının anahtarı yerel potansiyellerin değerlendirilmesine, bu ise Girişim Destekleme Şirketleri eliyle desteklenecek girişimcilere bağlıdır.

İnanılmaz gibi görünüyor değil mi? Bu kadar çok yönlü faydası olan bir anahtar (girişimcilik) üzerinde ne kadar çok dursak yeridir.

Yukarıda girişimci kimdir sorusuna temel anlamda cevap verebildiğimi ve girişimci hakkında bilgi sunduğumu düşünüyorum. Bu yazıya katkı yapmak isterseniz lütfen yorum kısmından katkınızı bana iletin.

İlgili Yazı: Girişimcilik hikayeleri kısa kısa paylaştığım yazımı okumanızı öneririm.